KURBAN

Yakın zamanda ilkel bir kurban ritüeline şahit oldum. Hatta “deneyimledim” diyebilirim; çünkü kurban edilen bendim.

Boş bir meydandayım. Birazdan başlayacak. Her şey olması gerektiği gibi. Ne de olsa ilk değil bu. Ama benim için bir ilk ve heyecanlıyım. Dizlerimin üstüne çöktüm, bekliyorum. Acaba nasıl olacak? Her şey yolunda gidecek mi? Yaşayayacak mıyım? Ne olduğunu anlamadım; ama şimdi yukarıdayım, aşağıda duran kendimi görebiliyorum. Sevgilim olduğunu bildiğim kız elinde baltayla bana yaklaşıyor ve baltayı kaldırıp indirmesiyle başımı gövdemden ayırıyor. Ben yine bedenimin içine dönüyorum. Kafam yerde ve ben yerdeki kafamı görüyorum. Daha çok bir koyun kafası gibi görünüyor. Şimdi ne olacak, yaşayabilecek miyim? 

Yaşlı kadın celladım olan kıza: “Onu bir an evvel yerleştirmelisin” diyor. Kızı görmüyorum; ama yaşadığı korku ve paniği hissedebiliyorum. Bunu yapamayacak, anlıyorum. Kafamı yerden alıyorum. Ama bu kafa sanki benim değil ve nasıl oturtacağımı bilmiyorum, bir şekilde omuzumun üstüne koyuyorum. Kızın dehşete kapılmış korkulu sesini işitiyorum ama onu görmüyorum. Kafamı doğru yerleştirmediğimi anlıyorum, sağa sola çevirerek düzeltmeye çalışıyorum, vakit kaybedecek olursam bu benim sonum olabilir. Acele etmeliyim. 

Yaşlı kadın kafamı sıkıca aşağı bastırmamı söylüyor. İki elimle kuvvetlice bastırıyorum. Yaşlı kadın ağzıma pişmiş et parşaları tıkıştırıyor ve çiğnememi söylüyor. Et parçalarını çiğniyorum. Fakat boğazımdan geçerken korkunç bir acı hissediyorum. Yaşlı kadın devam etmemi söylüyor. Etleri çiğniyorum. Şimdi beni kolumdan tutarak yürütüyor.

 Yere yatırılmış bir sığır görüyorum. Baygın da olabilir ölü de. Yaşlı kadın eğilerek, usulca bu sığırı okşuyor ve anlamadığım bir dilde birşeyler mırıldanıyor. Sonra benim de dokunmamı istiyor: “Dikkat et! Kendine zarar verme! Kendine merhamet et!” diyor. Sanki yerde yatan benmişim gibi. Sığırın suyun içine gömülü olduğunu fark ediyorum. Onun canlanmasından korkuyorum. 

Yaşlı kadın yürümeye başlıyor ve ben de onun peşinden gidiyorum; ancak kafam öylesine ağırlık yapıyor ki, yukarıda tutamıyorum, yere bakarak, düşmemek için adeta koşar adımla yürüyorum. Yaşlı kadın ellerimi kafamdan çekmemi söylüyor. Ellerimi indiriyorum ve kafam yine gövdemin bir parçası. Nasıl oldu, ne kadar zaman oldu? Geçen birkaç dakika mı, Birkaç hafta mı, birkaç ay mı bilmiyorum.

Boynumda bir kalınlık hissediyorum, ellerimle dokunuyorum bir gariplik var. Yerdeki su birikintisine bakıyorum ve bedenimin üstünde bir koç kafası görüyorum. Nasıl bir rüyadayım? Artık tanrısal bir yaratık mıyım veya yarı tanrı mıyım, neyim? Yoksa rüyada olan ben miyim... Size bunları yazan rüyadaki bir kimlik miyim? İşte her şey burada birbirine giriyor...

Hiç yorum yok: