Kimi kedi köpek besler, ben ise eşya besliyorum. Gerekli gereksiz, küçük büyük pek çok eşyam var. Peki memnun muyum? Hayır, hiç değilim. Keşke kedi-köpek besleseydim diyorum. Eşyanın derdi çok fazla. Eğer eşya işine bulaşmadıysanız, en güzeli az eşya, öz eşya.
Yıllarca eşyalarla boğuştum ben.Yatağımın başucunda ıvır zıvır hiç eksik olmadı. Ve bir süre sonra evin bana değil de eşyalara ait olduğunu anladım... Benim ne yapacağıma, nasıl yaşayacağıma onlar karar verir oldular. Önce vitrin, duvar, komedin üstü derken odaları bile işgal ettiler.
Sırf bu yüzden büyük odalı evler aradım, hiç çatı katında bir dairem olmadı benim. Halbuki bir çatı katı dairesinde oturayım isterdim hep... Ama onları bırakıp gidemedim. Eşyalar geçmişim ve geleceğim oldu benim. Ne kadar istesem de kurtulamadım.
Evde yer kalmadığı için attığım oyuncaklarım, mizah dergilerim, lise defterlerim hala mazimde derin bir yaradır benim...
İşte bu yüzden eşyalarla çok bağ kurmayın derim. Lüzumsuz yere eve aldığınız bir kalem, not kağıdı ya da biblo bir gün hayatınızı ele geçirebilir. Nerede oturacağınızdan, nasıl düşünüp, nasıl hareket edeceğinize kadar her şeye bu birikmiş eşyalar karar verirler. Sonra bir de bakarsınız yıllar yıllar geçmiş, hiç bir hayalinizi gerçekleştirememişsiniz. Onca sene sadece eşyalarınız için yaşamışsınız.. Eşyalar, sizin anneniz, babanız, geçmişiniz ve geleceğiniz olmuş.
Bu nedenle hayatını yeni kuracaklara tavsiyem, bırakın inciği boncuğu biraz olsun kendinize bakın. Yaşayın! Eşyalara değil, hayata takılın. Geleceğinizi eşyalara bırakmayın... Beslediğimiz eşyalar geçmişi yad etmekten başka bişey veremezler bize...
O halde boş verin eşyaları! Sevdiceklerinizle geçirdiğiniz zamanı besleyin... Öpücüklerinizi, tebessümlerinizi, sevişmelerinizi biriktirin... Çünkü ne varsa aşkta var. Gerisi laf-ı güzaf…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder