Nice Yıllara!...
Kadıköy Özgürlük Parkı’nda Bu yıl 6.’sı gerçekleştirilen “Yıldızlar Altında Tiyatro Festivali”nin 5. Oyunu Tuncay Özinel Tiyatro’sunun “Nice Yıllara” adlı tek kişilik oyunuydu. Ali Poyrazoğlu’nun yönettiği oyunun yazarı, oyuncusu ve kısaca mimarı ise Tuncay Özinel.
Yazara göre oyun bir hüznün öyküsü… 60 yaşını geçmiş işsiz ve parasız kalmış bir tiyatro oyuncusu ve yalnız başına hazırladığı hüzünlü bir doğum günü partisi…
Karanlıktan korkan bir insanın korkusunu yenmek amacıyla ıslık çalması gibi, yalnız ve çaresiz bir aktörün, umutsuzluğunu yenmek için, kah hayali arkadaşları ile konuşması; kah geçmiş günleri yeniden yaşaması olarak görünür aktörün oyunda bir nevi hayatta kalma mücadelesi…
Aktörün İstediği ya da beklediği ise, sadece bir kapı zili veya çalan telefonun sesi, hatta sadece bir telefon sesi…
Çünkü onu yalnızlıktan çekip çıkaracak, karanlıktan kurtaracak olan tek şey var belki de; oda çalan telefonun sesi...
Fakat ne telefon çalacaktır, ne de kapısının zili…
Öyle ki eski telgrafları tekrar tekrar okumakta bulacaktır bir şekilde yalnızlığa direnmeyi tıpkı hayali arkadaşlarına tutunmak gibi.
Sonuç: Mağlubiyet.
Daha fazla uzatmaya gerek duymayacaktır artık bu yalnızlık oyunlarını, zaten oyun yazılmış ve bitmiştir onun için, böyle sürüp gidecek bir aldatmacıdır bu oyun kendisi için. Eskimiş, ölmüş bir ev ve onu hep umutlandıracak yeni ama suskun bir telefon.
Sürgit bir çaresizliktense; bir Romalı gibi intihar edip ölmekte bulur çözümü, kadehine döktüğü zehir ile öldürür kendini.
Fakat o da nesi! Telefon ardı ardına çalar… Çalar… Çalar…
Aktör yanılmıştır, hayat sürekli tekrarlanan bir kısırdöngü değildir aslında, hayat umuttur, hayat beklemek, beklemek, beklemek ve beklemektir sadece kimi zaman. Yolumuz ne kadar karanlık olsa da bir amaca ulaşmak için...
İlginçtir; bu oyun Yazarın en umutsuz zamanlarında çıkarttığı bir oyundur aynı zamanda; şöyle anlatır oyunun öyküsünü bir söyleşisinde:
“1986 Yılında tiyatromda komedi dışında bir şey yapmak istedim ve Amerika'da izlediğim Tom Eyen'in Demir Parmaklıklar Ardındaki Kadınlar isimli oyununu Aksaray'daki salonumda sahneledim. Oyun sanatsal açıdan müthişti ama beni öylesine batırdı ki borçlarını yıllarca ödemek zorunda kaldım.İşte o dönemde bize arka çıkması gereken devlet, destek vermediği gibi SSK borçlarım yüzünden evdeki telefonuma haciz koyup kestirtti. Yaklaşık birer maaş borcum olan iki tiyatrocu hanım arkadaşım ise evdeki müzik setine ve koltuklara haciz koydurdu. Neredeyse uçan kuşa borcum oluşmuştu. Bazı günler tiyatro kostümlerini satarak ekmek aldım.1987 yılı işte böyle başlamıştı. O şartlar içerisinde yazdım “Nice Yıllara”yı. Altmış yaşını geçmiş, işsiz ve parasız kalmış bir tiyatro oyuncusunun ilk kez kendi başına verdiği doğum günü partisini anlatıyor oyun. Ben altmış yaşına gelmediğim için yoğun turneler sonucu kendimi kurtardım. Ama bu oyun da kazancım oldu. Aslında bu oyunla anlatmak istediğim şu; yaşamda daima umut vardır, önemli olan beklemesini bilmektir.Zaman zaman ülkemizde morallerimiz bozuluyor. Diyorum ki umudumuzu yitirmeden bekleyelim. Nice Yıllara!..”
Tuncay Özinel iflası pahasına sahnelediği Tiyatro oyunu dolayısıyla kostümlerini dahi satmak zorunda kalır, zor şartlar altında yaşar, ama umudunu kaybetmez, “Nice Yıllara” oyunu ile inadına umut! İnadına Umut! Der. Umudu yaşar, umudu anlatır, bu oyunuyla olsun tiyatrosunu kurtarmayı umut eder ve başarır. Hem tiyatrosunu kurtarır hem de yaşadıklarıyla bir çok umutsuza umut verir belki de farkında olmadan. Sonraki çalışmalarında da kafasına koyduğu işleri yapmaya devam eder…
Gerek gösterdiği cesaret gerek umut eden yaklaşımıyla Tuncay Özinel için; nice nice seyircilere nice yıllar tiyatro ile ulaşması olacaktır benim en büyük temennim..
Bununla beraber Tuncay Özinel ve giderek sayısı azalan duayenleri sahnede izlemenin büyük bir şans olduğunu bilmesini isterim tiyatroseverlerin…
16 yaşındayken okuduğum Stanislavski’nin “Bir Karakter Yaratmak” adlı eserinde usta bir oyuncu için: “Sahneye girdiği andan itibaren seyirciyi avucunun içine alan ve ona hükmeden kişidir” tanımı takılı kalmış şu güne kadar hep aklımda, işte Tuncay Özinel’de sahneye hükmeden o usta oyunculardan bir tanesi, tıpkı Gazenfer Özcan, Zihni Göktay, Erol Günaydın ve yakın zamanda aramızdan ayrılan Suna Pekuysal ve nice tiyatro duayenleri gibi…
Umarım bir fırsat bulur ve bu oyunu izleme olanağı yaratırsınız. Çünkü Türk Tiyatrosu’nu renklendiren bu özgün oyuncular yalnız Cami avlularındaki cenazelerde değil ağzına kadar dolu tiyatro sahnelerinde alkışlanmayı hak ediyorlar her şeyden önce!
Öney OLCAYTU
06.08.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder