Yüzleşme - Haykırış!


İsa Mesih dirilir ve öğretisinin ne hale geldiğini merak eder, hristiyanlığın gelişimini ve dünya üzerindeki haçlı hegomanyayı sorgular. Hristiyanlığı emperyalist emellerine alet eden Papa, kilise ve Batı Ülkelerini Tanrı katında suçlu ilan eder, fakat Büyük Patron Amerika İsa Mesih’in dirilip yeniden hayata döndüğünü öğrenince onu yeniden çarmıha gerer.

Cuma 20.30 Pazar 15.00 saatlerinde Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde sahnelenen “Yüzleşme” adlı oyun için son birkaç yıl içinde gördüğüm en sarsıcı oyunlardan biri diyebilirim. Tuncay Özinel Tiyatrosu tarafından sahnelenen oyunu Usta tiyatrocu Tuncay Özinel yazmış ve Ali Yaylı ile beraber yönetmiş. Oyunda; Tuncay Özinel, Ali Yaylı, Arda Esen, Tomris Karakartal, Cengiz Samsun, Deniz Özbay, Sibel Nançin, Kerem Keskin, Eray Işık, Esme Duman Ajda Gürsoy gibi oyuncular yer almakta. Fakat oyun oyunculardan da öte müzik, dekor, kostüm ve sahne tasarımı ile izleyicilerin aklında yer ediyor.

Oyun büyüleyici bir görsellikle hazırlanmış ve seyirciler her şeyden önce Şehir Tiyatrolarında bile artık göremedikleri görsel ve işitsel bir şölen ile karşılaşıyorlar. Oyunun Müzikleri Baha Boduroğlu’na, Dekor ve sahne tasarımı Fuat Hendek’e, kostüm tasarım ise Murat Yılmaz’a ait. Ve belki oyunun en büyük başarısının bu üç ismin çalışmaları olduğunu söylesem her halde kimseye de haksızlık etmiş olmam.

Tabi oyun metnini ve metine can katan oyuncuları da yabana atmamak lazım. Hepsi de çok başarılı. Yine de İsa Mesih rolüyle Arda Esen ve çeşitli yan roller ile Ali Yaylı oyuna ayrı bir hava katıyorlar.

Oyunun konusuna gelince; Oyun; Batı dünyasını önce bilime ve düşünceye savaş açan ortaçağ karanlığı içinde gösteriyor, sonra da bu anlayışın dışa vurumu olarak emperyalizme işaret ediyor; Misyonerlik adına yoksul Afrika ve Asya ülkelerinin nasıl sömürüldüğünü, dünya halklarına nasıl zulmedildiğini olabildiğince açık bir şekilde anlatıyor. Bu bakımdan oyun Haçlı zihniyetine tam cepheden tutum alıyor ve batıyı hristiyanlık öğretisini ters yüz etmekle suçluyor. Bununla beraber 15 ve 16. yüzyılda ortaçağ karanlığını yaşayan Avrupa”ya göre Osmanlı Devletinin çok daha hoşgörülü ve cömert bir uygarlık olduğu mesajını da eksik etmiyor.

Fakat oyunun ikinci perdesinde Yugoslavyanın parçalanma ve iç savaş dönemi, hristiyan Sırpların Müslüman Boşnaklara zulmü olarak gösteriliyor ki bence bu oyun içindeki emperyalizm mesajını gölgeliyor. Çünkü Avrupa ve Amerika’nın sırp zulmüne sessiz kalmaktan öte Yugoslavya ’yı bir şekilde parçaladıkları ve iç savaş sırasında açıktan açığa şiddet eylemlerini destekledikleri aşikar, sadece Sırp askerlerini değil Arnavut ve Boşnak çetelerini de silahlandırdıkları herkes tarafından bilinen bir gerçek. Şu halde oyunda yer verilen Hristiyan - Müslüman çatışması bu noktada hem emperyalizm ile bütün mazlum milletler arasındaki çatışmayı perdeliyor hem de olayı sadece basit bir hristiyan düşmanlığına çeviriyor.

Yine de oyunun genel anlamıyla başarılı olduğunu söyleyebilirim. Yazar hem; Hristiyan – Müslüman, Batı – Doğu ve emperyalizm - mazlum milletler arasındaki çatışmayı tarihi bulgulara dayandırıyor, hem de Haçlı irticanın dünya üzerindeki zulmünü oyun boyunca şiddet içeren çarpıcı sahnelerle izleyenlerin beynine kazıyor.

Oyun ilişkin söylenecek son sözlere gelince; Tuncay Özinel yıllarca oynadığı popüler güldürü oyunlarından sonra kendi tarzının çok dışında, hatta ajitasyon - propaganda diyecebileceğim bir oyun tarzıyla, seyirci karşısına çıkma cesareti gösterdiği için; evet, sadece bunun için bile alkışı hak ediyor. Fakat, eğrisiyle doğrusuyla haçlı irticaya kafa tutan bir oyun hazırladığı için, ben çok daha büyük bir iş yaptığını düşünüyorum.

Dünya halklarına yapmadıkları zulüm ve zorbalık kalmayan ama buna rağmen bize Demokrasi ve özgürlük sopası sallayan Batı emperyalizmine karşı bir haykırışı yükseltmekte bu oyun! Bir haykırış! Belki bir yanıyla çaresiz, çözümsüz… Sadece bir haykırış bu oyun… Sadece bir haykırış!... Ama ne olursa olsun: “Eğri”ye karşı “doğru” bir duruş bu oyun!..

Öney OLCAYTU

Hiç yorum yok: