ARZU TRAMVAYI

1. İstanbul Tiyatro Okulları Buluşmasının 2. Oyunu “Arzu Tramvayı” gerçek anlamda bir tiyatro ziyafetiydi. Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü Öğrencileri tarafından hazırlanan oyun üç buçuk saat gibi oldukça uzun soluklu bir yapım olmasına rağmen salonu tıka basa dolduran tiyatro severler tarafından da büyük bir beğeni ile karşılandı.

Tennessee Williams’ın en çok bilinen ve tiyatro klasikleri içinde yer alan oyunun konusuna gelince:

Blanche Dubois, New Orleans'a, kız kardeşi Stella'nın yanında bir süre kalmaya gelir. Toprak sahibi iyi bir aileden gelen Blanche öğretmen olmuş, Stella da Stanlaey Kowalski adlı Polonya kökenli, bir Amerikalı'yla evlenmiştir. Stella ile Stanley'in aile yaşamları ise daha çok cinsel bir mutluluk üzerine kurulmuştur. Geçmişten ve zamandan kaçarak Stella'nın evinde kendine bir sığınak arayan, ancak kültürlü bir insan olarak kafasındaki hayal dünyası ile yaşadığı gerçek yaşamı bir türlü uyumlu kılmayı beceremeyen, aşırı duyarlı ve sinirleri güçsüz biri olan Blanhce, evde takındığı yüksek tavırlarıyla Stanley'in öfkesini üzerine çeker, Stella'yla arasını bozmasından kaygılanan Stanley ise Blanche ile ilgili bir araştırma yapar ve onunla ilgili pek çok şey öğrenir: Aslında Blanhce, kocası öldükten sonra önüne gelen her erkekle yatmış; bir öğrencisini baştan çıkardığı için okulundan atılmış, içkiye ve erkeklere düşkünlüğü yüzünden yaşadığı şehirden de kovulmuştur.

Oyunun Yönetmeni Levent Suner’in değerlendirmesi ile:

“Arzu Tramvayı Tennessee Williams’ın diğer oyunları gibi bir ‘Kahraman oyunu’dur. Williams’ın kahramanlarının çoğu gibi Blanche ‘da kaçak bir benliktir. Giderek kirlenen, bozulan, çürüyen, kıyasıya/kıyıcı bir varoluş mücadelesinin hüküm sürdüğü, maddeci dünyanın tüm yıkıcı silahları karşısında onun elinde olan yalnızca imgelem gücüdür. Aradığı sadece sığınacak bir yerdir ve bir büyü dünyası yaratarak, etraflarındakilere gerçeği değil olması gerekeni/hakikati göstermek istemektedir. Hayatın kabalıklarından kaçmak için her türlü fırsatı değerlendirir. Sarhoşluğa, baştan çıkarma oyunlarına, taklit mücevherlere, karanlığa sığınır. Ama bu nedenle daha en başından yenik başlar savaşa.”

Yönetmen dramatik kurguyu ve karakterleri de bu değerlendirmeler üzerine kuruyor. Ayrıca Williams’ın oyunlarında sıkça kullandığı poker oyununu karakterlerin çözümlemesinde yardımcı bir öğe olarak kullanıyor:

“Kendini en fazla tehdit altında duyumsayan poker oyuncusu, masada en fazla konuşandır ve oyunu kaybetmeye mahkum olandır. Tıpkı Williams’ın her biri kaçak benlik olan baş karakterleri gibi.”

Oyunun baş karakterleri Blanche Dubois ve Stanley Kovalski de bu görüş ışığında değerlendirilecek olursa çok az konuşan ve karşısındakini soğukkanlılığıyla alteden buz gibi bir Stanley’e karşılık, yerinde duramayan, hiç durmadan konuşan, endişeli bir Blanche karakteri, oyunu kimin kazanacağını daha en baştan belli ediyor.

Ayrıca yönetmen Stanley’in hakimiyetini en başından Blanche kabul ettirmesini arzu tramvayını kullanan Stanley’in Blanche’i karanlık duygulardan geçirerek acıklı sonuna ulaştırması şeklinde yorumluyor. Bu düşüncesini oyun içinde sahne geçişlerini göstermek için koyduğu tablolarda Blanche’nin sahne sahne çöküşünü ayrı duraklar olarak seyircinin dikkatine sunması ile gösteriyor.

Oyunun dramaturjik çözümlemesinin yanı sıra Yönetmen Levent Suner’in tiyatrodaki bütünselliği de en iyi şekilde kullanması oyunu fevkalade hale getiriyor.Trompette Alper Can Öncül ve piyanoda Sercan Özkeleş’in eşlik ettiği İris Anlıatamer’in canlı olarak yorumladığı ünlü Yunanlı müzisyen Manos Hadjidakis’in "Paper Moon" (Kağıttan ay) isimli unutulmaz melodisinin oyun için seçilmesi ve bu melodi aracılığı ile dramatik bir yükseliş sağlanması

Gürkan Tanyaş’ın tasarımını yaptığı gerek lokal gerek nokta ışık oyunları ile seyircinin dikkatinin oyun boyunca istenilen yere çekilmesi, oyundaki iniş ve çıkışların kimi zaman ışık kimi zaman müzik efektleri ile ayarlanması

Sahne atmosferini yaratan dekor tasarımı ve aksesuar seçimi

Oyunun dar bir ekiple rahatlıkla çıkartılabilecek bir oyun olmasına rağmen geniş bir oyuncu kadrosu ve yardımcı kadroya yer verilmesi

Oyunun başında Blanche’in kaçak kimliğinin çözümlemesini veren alt metnin bir koreografi ile sahnede yansıtılması

Dramaturjik çalışma notlarının Enver Özüstün, Refet Şaban ve Sinem Çelik’in profesyonel sahne fotoğrafları, Canis Döşemeci’nin harikulade bir dergi tasarımı ile oyun kataloğunda yer alması olarak sıralayabiliriz.

Ayrıca yönetmen Levent Suner ve oyun rejisinin yanı sıra Blanche rolünde ki performansı ile Ebru Özkan’ın harika bir oyunculuk sergilediğini, sahne üzerinde adeta bir balerin gibi dans edercesine gösterdiği zarafet oyunu ile ihtişam yarattığını söylemek gerekir. Bu oyunu ile tiyatro dünyasında sağlam bir yer edindiğini ve parlak bir yıldız olarak daha da yükseleceğini öngörmek hiç de hayalci bir yaklaşım olmayacaktır.

Ayrıca Stanley rolüyle izlediğimiz Sertan Müsellim, Stella rolü ile Çiğdem Sarıhan ve diğer rollerde Filiz Uysal, Cihan Kaymak, Ömer Eryiğit, Utku Oğuz, Naciye Ertaş, İnanç Konukçu, Nazlı Polattaş, Ali Yoğurtçuoğlu, Attila Can Çelebi, Kerim Altınbaşak, Ziver Armağan Açıl’da oyunculukları ile göz dolduruyor.

Oyunun hem karakter ağırlıklı psikolojik bir drama hem de gerçek anlamda bir yıldız oyunu olması bu çalışmanın başarısını bence daha fazla arttırıyor.

Ayrıca Devlet tiyatrolarının dahi dar kadrolarla , yalınkat işler yapmaya başladığı şu günlerde fotoğrafçısından dramaturguna, solistinden, koreografına kadar dev bir ekibin görev alarak çıkarttıkları “Arzu Tramvayı” adlı oyunun yapımına emek veren herkesi ayakta alkışlamak gerekiyor.

ÖNEY OLCAYTU
17 HAZİRAN 2008

Hiç yorum yok: