Hades’in Arka Bahçesi

İNSAN OLAN İÇİN VİCDANIYLA SAVAŞMAK KÖTÜLÜKLERLE SAVAŞMAKTAN ÇOK DAHA ZOR OLSA GEREK. BU YÜZDEN İNSAN OLANLAR YENİ GELENLER KİM OLURSA OLSUN KAPIYI AÇIK BIRAKACAKLARDIR. GÜÇLÜ OLDUKLARI İÇİN DEĞİL VİCDANLI OLDUKLARI İÇİN.

Tiyatro İs, Hilal Kuvvet‘in yazdığı Sinem Çubuk‘un yönettiği Hades’in Arka Bahçesi adlı oyunla Ekim ayından bu yana seyirci karşısına çıkıyor.
Yaşıyoruz çünkü umudumuz var. Ölmeden önce bişeyleri gerçekleştireceğimizi umut ediyoruz. Ama bütün umutların tükendiği, her şeyin baş aşağı gittiği bir dünyada yaşamak zorunda kalsak? Hem ölümün bir son değil de yeni bir dünyaya geçiş olduğunu öğrenmişsek? Ölmek yeni bir umut olmaz mı bizim için? 

Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir de Ölüm...
Ölmek, ölümü göze almak. Yaşadığımız hayata dair her şeyden vazgeçmek. Bir umut peşinde başka bir dünyaya açılmak. Göçmek. Göç etmek. Ama yine de kabul edilmemek. Dışarıda bırakılmak. Sonsuz bir kısır döngüye mahkûm edilmek.

Yoksulluk, açlık, savaş ve terör yüzünden yerinden yurdundan kopmak zorunda kalan milyonlarca insan gibi.


Onları hiç görmeden; yoksulluğa, açlığa ve savaşlara kapımızı örterek mutlu olabilir miyiz acaba? Peki ya vicdan? Bizi rahat bırakır mı dersiniz?

İnsan olan için vicdanıyla savaşmak kötülüklerle savaşmaktan çok daha zor olsa gerek. Bu yüzden insan olanlar yeni gelenler kim olursa olsun kapıyı açık bırakacaklardır. Güçlü oldukları için değil vicdanlı oldukları için.

Ölmek bir daha yaralanmamak...
Dünya her gün kültürel erozyona uğruyor, her geçen gün ile beraber yeni yıkımlar yaşıyoruz; kendimize, çevremize, yaşadıklarımıza yabancılaşıyoruz. Bir kere değil bin kere ölüyoruz. Ve bu ölümler hiç durmuyor. Ölüm sıradanlaşıyor, basitleşiyor. Ölümün basitliği hayatı da değersizleştiriyor. Yaşamaya değer bişeyler bulamıyoruz hayatta. Acılarımızla, öfkemizle, nefretimizle tutunmaya çalışıyoruz hayata. Daha ölmeden cehenneme çeviriyoruz hayatımızı. Ölüm bu yüzden olacak korktuğumuz kadar çok yaralamıyor bizi.


Oyun da tam bu noktanın üzerinde duruyor; ölüm – yaşam ikilemini baş aşağı çevirerek ölümü yaşamdan daha önemli bir yere koyuyor ve yaşanılamayan hayatları eğlenceli bir şekilde hicvediyor.

Ekip İşi Tiyatro
Oyunu harika bir ekip ruhuyla sunan oyuncuların da bu eğlencede payı büyük. Birbirini tanıyan, dinleyen, birlikte bişeyler yapmaya çalışan genç, hevesli ve amatör ruhunu hiç kaybetmeyen bir kadro.  Hepsi ayrı ayrı çok başarılı, ama birliktelikleri çok daha fazla anlam katıyor oyuna.


Ancak oyunun iyi taraflarını gördüğümüz gibi eksik noktalarına da işaret etmemiz şart. Birincisi oyun şu haliyle çok kısa ve finali sönük kalıyor. Çok ilginç bir konu, başarılı bir şekilde sahneye taşınmış; ama yeteri kadar geliştirilmemiş, bir şekilde eksik kalmış. Oyunun düğüm ve çözüm bölümleri biraz daha işlense akıllardan çıkmayacak bir oyun olabilir belki. Elbette oyunun metin anlamında revize edilebileceğini düşünerek yazıyorum bu eleştirimi. Çünkü Tiyatro İS Ekibi,  sahip olduğu enerji ve birikim ile çok daha iyisini yapabilecek potansiyele sahip kuşkusuz.

 Ayrıca oyundaki müzikli bölüm çok keyifliydi. Keşke birkaç yerde daha kullanılsaydı. Ekibin müzikal zenginliği oyuna daha fazla yansıtılabilirdi.


Yine de eksiklerine rağmen keyifle izlenecek bir tiyatro oyunu olduğunu söyleyebiliriz. Oyun sezon boyunca Sahne Aznavur’da izlenebilir.

Yazan: Hilal Kuvvet
Yöneten: Sinem Çubuk
Yardımcı Yönetmen: Basil Abdunnur
Oyuncular:  Cihan Alparslan,  Hilal Kuvvet,  Mert Can Ertürk, Mustafa Uhud Çoban, Ömür Sevgi Çil, Seda Çakmaksoy, Sinem Çubuk, Sude Çubuk, Ufuk Tevge 
Müzik: Burçak Çöllü
Elemental Müzik ve Dans: Can Emre Uygan
Koreografi: Köksal Ünal
Dekor Tasarım: İbrahim Ortakıcık
Işık Tasarım: Yasin Gültepe
Işık Uygulama: Mehmet Can Öztürk
Kostüm Uygulama: Fatma Akın, Sevtap Çubuk
Afiş Tasarım: Benan Akın 

Sahne Aznavur: Asmalımescit Mahallesi İstiklal Caddesi Aznavur Pasajı No:108 Kat:8, İstanbul, Beyoğlu / Tel: +90 532 480 90 93 / Rezervasyon: +90 532 480 90 93



Hiç yorum yok: