Yaratıcılığı aksilikten doğan adam!...

Burçay Anger, hayata hep ters taraftan bakabilen bir adamdı; ama tek yönlü değildi, her yöne bakabilirdi. Gökkuşağı gibi renk renkti; içinde kırmızıyı da, maviyi de, yeşili de bulabilirdiniz. 1949 doğumluydu, yapmadığı iş ise neredeyse kalmamıştı; Ankara Üniversitesi DTCF Arkeoloji Bölümünü bitirmiş ve müze müdürü olmuştu ama bunun yanı sıra karikatür çizmiş, boks yapmış, tiyatroyla uğraşmış, kitaplar, senaryolar yazmış, gemide çalışmış, otel işletmiş, futbol bile oynamıştı.

Hareketli hayatı hiç durmadı
O bildiğimiz kalıpta insanlardan değildi. Anlaşması zor biriydi. 'aksi' ve 'huysuz' diye bilinirdi. Fakat onunla konuştuğunuz zaman, hayretler içinde kalırdınız; yaşadıklarına, anlattıklarına, bildiklerine...

Babasından çok şey öğrenmişti, "biletler yandı oğlum" derdi babası, boşa gitmiş emek için. Bu nedenle hep biletleri yakmadan yaşamaya çalıştı.
Liseyi bitirdikten sonra ilk göz ağrısı tiyatro olmuştu. Hacettepe Konservatuvarı Tiyatro Bölümünün açtığı sınavı ikincilikle kazanmış, kısa süre sonra Sermet Çağan'ın tiyatrosuna girmiş, yönetmen asistanlığına kadar yükselmişti. Önünde parlak bir tiyatro geleceği vardı, fakat konservatuvarı bıraktı. Sermet Çağan'ın ölümünden sonra tiyatrodan ayrılıp Ankara Üniversitesi DTCF Arkeoloji Bölümüne girdi.

Bir süre İngiltere'ye gitti çalışmak için. Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu'na (DAST) girdi sonra. Erkan Yücel'le birlikte tiyatro sahnelerine çıktı. Yazı yazdı, resim çizdi, araştırmalar yaptı.
Sonra fakülteyi bitirdi. Birden müze müdürü olarak çıkıverdi Ahlat'ta. Van Gölü'nü ve canavar hikâyesini anlatırken görmüşsünüzdür belki televizyonlarda. Müdürlüğü sırasındaki gözlemleri ve aldığı birçok notlardır işte bu anlattıkları. Bir de geçmiş yıllarda izlediyseniz tv ekranlarında "Taşların Sırrı "nı anlatmıştır bu notlar. Tarık Akan ve Ayşegül Aldinç'le birlikte.

"Elif ile Mertek"teki iddialı yazılar
Tabii müze müdürlüğü sadece bir yönüdür Burçay Anger'in. Denizciliği ise pek bilinmeyen başka bir yönü. Mısır'daki piramitleri görmek için üç yıl gemide çalışmış, Akdeniz'i liman liman dolaşmıştır.
1990'ların başında Burçay Anger, tecrübesini aktarmak için önce günlük Aydınlık'ta sonra haftalık Aydınlık'tadır. köşesi "Elif ile Mertek"te vücuda gelir yaşadıkları ve yorumları. Kimileri için dilini anlamak zor olsa da, kendine özgü bir dildir o. Bilim ve Ütopya dergisinde tarih, uygarlıklar üzerine yazıları yer alır.
"Tuhaf Şeylerin Kökeni" ve "İnsanlığın İki Yüzü" adlı kitapları bu dönem yayınlanır: Futbolun neden en vahşi ve sert spor olduğundan tutun da güzellik yarışmalarının aslında köle ticareti döneminden geldiğine kadar da iddialı yazıları vardır.

Kuru tahtaya can veren adam
Tartışmaların, uzun konuşmaların adamıdır. ortaya yeni fikirler atmayı, onları etraflıca tartışmayı çok sever. Yalçın Küçük ve Hıncal Uluç karışımı derler tanıyanlar. haksız da sayılmazlar, Hıncal Uluç'la sohbetleri vardır ayrıca.
Hep bir girişimcilik vardır ruhunda. Bir gün dizi senaryosu yazarken, bir gün arkeolojik tur düzenlemeye çalışır. Bir gün bar işletmeye soyunur, bir gün film çekmek için hazırlık yapar. Yerinde durmaz, kimse de durduramaz onu.
Belki de bu nedenle 1996 yılında yeniden tiyatroya atılır ve bir tiyatro grubu kurar. Çaycıyı, işçiyi, emekliyi, balıkçıyı toplar bu tiyatroya. Arkadaşı Erkan Yücel'in anısına, gruba Erkan Yücel Halk Tiyatrosu adını verir.
Aksesuarları kendisi yapar, dekorları kendisi çizer. Kimi zaman sabahlara kadar oturur işleri yetiştirmek için. Gençlere taş çıkartır enerjisi ve yaratıcılığıyla. Oturduğunuz sandalyenin ayaklarını çıkartıverir bir çırpıda, onlar tüfek namlusudur. Bitpazarından alınan eşyalar değerlendirilir, bir kürk mesela -sahibi her kimse artık- takma sakal oluverir. Bir de bakarsınız kuru tahtaya can veriyor, kıyıda köşede kalmış eşyaların Gepetto Ustası'dır o...

Turne yolculuklarında en değerli koltuk
Daha Ulusal Kanal'ın adı konmamıştır, ama o televizyondadır; klipler, kısa filmler çeker. Burçay Anger için olmaz, yapılamaz diye bir şey yoktur. Maksim Gorki'nin "Bozkırda" hikâyesini otoban kenarında çekecek kadar inatçı ve iddialıdır.
Bir insanı en iyi şekilde yolculuk sırasında tanırsınız derler, bu nedenle Burçay Anger'i iyi tanıyan pek çok kimse vardır. Bitmez tükenmez turne yolculuklarında en değerli koltuk onun yanındaki koltuktur. Kendisinin çok kez geçtiği tozlu Anadolu yollarının anılarını anlatır; keyifle, gülerek, güldürerek, öğreterek...
Hangi arada yazdığını kimsenin bilmediği bir de kitapları vardır: "Cumhuriyet'e Can Verenler/ Dev Yürekli Küçükler" ve "Tarih Boyunca Erkek gibi Kadınlar"...
Yönetmeni olduğu Erkan Yücel Halk Tiyatrosu, Kurtuluş Savaşı Destanı ve Menemen Olayı adlı oyunlarla dört Avrupa turnesi, sayısız yurtiçi turnesi gerçekleştirmiştir. Rollerine özenle çalışır, ezberini kendine özgü yöntemlerle yapar. Gittiği şehirlerdeki tarihi eserleri gezmeyi, gençlere anlatmayı da hiç ihmal etmez.

Sürekli bir şeylerin peşinde koşarken..
Ömrünün son yıllarını yine gezerek geçirir. Yolculuğu hep gidip görmek istediği Asya ülkelerinedir. Hindistan, Pakistan, Tayland, Laos ve Vietnam'a gitmiş, gördüklerini notlar halinde toplamıştır. Dinlerin kökeni üzerine bir kitap yazacaktır; derken...
Olmaz, ömrü yetmez, sürekli bir şeylerin peşinde koşarken sağlığını unutmuştur. Yorulmuştur artık, gelen ilk uyarıya kulak asmaz. Fakat ikincisi aramızdan alır götürür. 23 Kasım Günü kalp yetmezliği nedeniyle hayatı sona ermiştir "huysuz ihtiyar"ın.
Geride ne kaldı derseniz, tatlı anılar diyebiliriz. fakat sadece bu kadarını söylemek Burçay Anger'e haksızlık olur; ondan aldığımız kuvvet, ilham ve inatla her daim ayakta kalmayı başarıyoruz. Kimi zaman soba borusundan yaptığımız füzelerle, kimi zaman iskemle ayağını kırıp çaktığımız tüfek namluları ile... Doğru yolda bildiğimiz mücadelemizi sonuç alana kadar sürdüreceğiz. kavga adamı Burçay Anger de biz mücadele ettiğimiz sürece hiç unutulmayacak... Mücadeleden sonra derseniz... Size Burçay Anger'den öğrendiğimiz derin bilgi ile yanıt veririz:


"Hayatta her zaman mücadele edecek bir şeyler bulunur. "


Hiç yorum yok: