TEODORA - GERÇEKLİĞİN MİTİ

Bir avuç gencin çabalarıyla 1988 yılında Ümraniye'de amatör bir topluluk olarak kurulan ve yüzlerce insanın emeğiyle bugünlere kadar gelen "Tiyatro Merdiven" kuruluşunun 20.yılında Haşmet Zeybek'in yazıp yönettiği Teadora oyunu ile izleyici karşısına çıkıyor.

Helen mitolojisinden yola çıkarak yaşanan ile yaşanmışın, geçmiş ile geleceğin, gerçek ile mitin sürekli karşılaştırmalarını konu alan oyun gerçeklikten uzak ve başka bir dünyaya aitmiş gibi görünen mitolojinin aslında gerçekliğin ta kendisi olduğunu ve ilk ayağa kalkan insandan bugüne bizi şekillendiren bütün değer yargılarımızın kökenini oluşturduğunu büyük bir ustalıkla gözler önüne seriyor. Açık ve göstermeci biçimde aktarılan oyunun kısaca gelişimi ise şöyle:

Günümüz oyuncuları, Herhangi bir zaman diliminde; herhangi bir tiyatro kumpanyası ile; pek de beğenmedikleri bir temsili izleyicilerine sunacaktır. Fakat oyunun yıldızı Teodara gösteriye gecikmiştir ve oyunu izlemeye gelen seyirciler için sahnede ne oynandığı hiç de önemli değildir. Çünkü onlar kumpanyanın starı Teodara'yı görmek için gelmişlerdir. Teodara için sürekli tezahüratta bulunmaktadırlar. Teadora ise gösteriye geç bile olsa yetişmiş ve seyircilerini yatıştırmıştır, fakat yalnız Teodara'ya gösterilen bu ilgi kadın oyuncular arasında bitip tükenmez münakaşalara yol açmaktadır. Diğer oyuncularda bu sürgit kavgalardan ve tepkisiz seyircilerden sıkılmışlardır ama yapacak bişey yoktur Kendi aralarındaki münakaşalara, ilgisiz seyircilere ve anlam veremedikleri bir oyuna rağmen her zaman yaptıkları gibi sahneye çıkıp oynayacaklardır. Oyun içerisinde Tarihin, felsefenin, tiyatronun kökenine dair bir çok oyun yer almaktadır ve bu oyunlar aslında olayların kökenine inerek dünün ve bugünün benzerliklerini, tarihsel gelişimi, ve yarının dünyasını sistematik bir şekilde ortaya koymaktadır. Fakat oyuncular bu sistematiğe yabancıdır ve oynadıkları oyunu içinden çıkılmaz bir eser olarak değerlendirmektedirler. Seyirciler ise zaten oyunu değil Teodora'yı izlemeye gelmişlerdir ve sahnedeki oyunlar onlar için hiç de önemli değildir.

Oyun kurgu açısından da pek çok çatışmayı içinde barındırmaktadır:

Oyuncular hem oyunla hem seyircilerle hem kendileriyle çatışmaktadır. Oyun içindeki oyunlarda yine kendi aralarında çatışırlar. Bir tarafta kutsal metinler bir tarafta halkın severek izlediği mimuslar. Fakat bu çatışmalar oyuna bir derinlik kazandırmaktan çok seyirciyi akışa yabancılaştırarak uyarmak ve seyircide eleştirel bir tutum sağlamak içindir.

Yazara göre bu yaklaşım 21.yüzyıl tiyatrosunun gereğidir. Çünkü oyunlar yalnız sahnede değil sahnenin dışında da oynanmaktadır. Öyle ki Dünya koskocaman bir sahnedir ve dünya üzerinde her geçen gün yeni bir oyun oynanmaktadır, herkes de bu oyunun bir parçasıdır. Fakat büyük bir çoğunluk bu oyunlarda kendini seyirci sanmaktadır. O halde sahnedeki oyun günümüz seyircisini uyandırmalı, dünyadaki oyunun bir parçası olduğunu açık bir şekilde anlatabilmelidir. Çünkü seyirci sahnedeki oyuna dahil olduğu zaman dünyadaki oyunların da seyircisi olmadığını anlayacaktır.

Bununla beraber yazar oyunda köktenci bir tutum izlemektedir. Olayların çözümlemesini yapabilmek için meselelerin kaynağına inmiştir. Oyunun birinci perdesinde yaratılış mitleri, Helen Mitolojisi ve ilk uygarlıklar tarihsel bir süreç içerisinde tanımlanırken, Oyunun ikinci perdesinde ise yolundan sapan uygarlık anlayışımız gözler önüne serilmiştir. Böylece akılcı düşünceye ne kadar yabancılaştığımız ve nasıl bir noktaya geldiğimiz gösterilmiştir.

Oldukça grift bir yapıda olan metin ayrıca sahneye de çok başarılı bir şekilde aktarılmış, gerek oyuncuların performansı , gerek danslar ve sahne oyunları, gerek ise dikkat çekici kostümlerle seyircilere görsel bir şölen sunuluyor. Ayrıca oyunun özgün müzikleri de sahnedeki görselliği muhteşem bir şekilde taçlandırıyor.

Geniş bir kadroyla hazırlanan oyunda şu isimler rol alıyor:

Mine Altın, Fatih Tezol, Sibel Tomaç, Filiz Menteş, Gürkan Sinan, Selçuk Delipınar, Serdar İnan, Handan Delipınar, Ata Camuz, Aybike Erenler, Deniz Gül, Barış Baş, Deniz Karalar, Cengiz Türnüklü, Eda Er, İlayda Kular.

Oyunun özgün müzikleri ve koreografisi ise grubun genel sanat Yönetmeni Alpay Ekler'e ait. Bu müzikleri oyun içinde Ufuk Uçar ve Barış Baş icra ediyor.

Işık düzenlemesi Ersin Kızılkaya.

Kostüm Sibel Tomaç, Filiz Menteş, İlkay Menteş.

Oyunun dekorları ise bütün ekibin ortak çalışmasıyla hazırlanmış.
Haşmet Zeybek'in kendi deyimiyle mitoslar üzerine yaptığı 40 yıllık çalışmanın ürünü olan bu oyun, "Tiyatro Merdiven"in zengin ve eğlenceli sahne diliyle tam bir uyuşma sağlamış. İzleyenlerin büyük bir keyif aldığını düşündüğüm bu oyunu İstanbul'daki bütün tiyatro severlerin mutlaka gidip görmesini tavsiye ederim

Hiç yorum yok: