MARKS'IN DÖNÜŞÜ

Politik tiyatronun ülkemizdeki gelişimine öncülük eden ve çıkardığı oyunlarla her kesimden insanın ilgi ve beğenisini toplayan Dostlar Tiyatrosu kuruluşunun 40. yılında çok konuşulacak bir oyun ile seyirci karşısına çıkıyor:
Marksın Dönüşü.
Howard Zinn'in yazıp Özüm Özgülgen tarafından dilimize çevrilen oyunu Genco Erkal yönetiyor ve oynuyor.

Düşünceleri ve eylemleriyle az, şahsına yapılan eleştiri ve suçlamalarla ise çok iyi bilinen Karl Marks; Bir saat için yeryüzüne inseydi ve bir tiyatro sahnesinden bize seslenecek olsaydı neler söylerdi?

Bu temel fikir üzerine kurulan oyun; Karl Marksın gündelik yaşamını, aile ilişkilerini, başat düşüncelerini, ve bu düşünceler ışığında günümüze ilişkin değerlendirmelerini içeriyor.

Marks’ın yolunda…
Konusu ve kahramanı nedeniyle sıra dışı sayılacak bu oyunun Yazarı Howard Zinn’in de yaşam öyküsü bir hayli ilginç :
Boston Üniversitesi Onursal Profesörü olan Howard Zinn, 24 Ağustos 1922’de New York, Brooklyn’de bir fabrika işçisinin oğlu olarak dünyaya geldi. “Komünist Manifesto”yu ilk 17 yaşında okuyan Zinn’in üzerinde “Komünist Manifesto” derin bir etki bıraktı. Çünkü kendi yaşamında, ailesinin yaşamımda gördüğü her şey ve 1939’da ABD’nin içinde bulunduğu koşulların açıklaması yapılıyor, tarihsel nedenleri gösteriliyor ve güçlü bir analizin ışığıyla aydınlatılıyordu. Gençlik yıllarında edindiği sınıf bilinci ile üç yıl tersane işçiliği yapan Zinn, Tersanede kendi gibi üç genç işçi daha bulup, sendikalı olmayan çırak arkadaşlarını örgütlemeye girişti. Aynı ekiple haftada bir buluşup Marks ve Engels’in eserlerini okudular.
Howard Zinn, II. Dünya Savaşı sırasında Amerikan Hava Kuvvetleri’ne katılmış ve madalya kazanmış bir savaş gazisidir. Ordudan ayrıldıktan sonra New York Üniversitesi’ni bitirdi; ardından Colombia Üniversitesi’nde tarih doktorası yaptı. Daha sonra sırasıyla Atlanta Spelman Koleji ve Boston Üniversitesi’nde dersler verdi. Politik teori derslerinde Marks ve Engels’in yazdıklarına ciddi bir biçimde eğildi.
Howard Zinn, düşünürlerin kişisel yaşamlarını araştırdığı dönemde, 20. yüzyılın ilk yarısında ABD ve Avrupa'da anarşist görüşün yayılmasında, gelişmesinde büyük bir rol alan Emma Goldman üzerine yazdığı oyunla ilgili aldığı olumlu değerlendirmeler sonrası tiyatro dünyasına adım attı ve Karl Marks’la ilgili bir oyun yazmaya karar verdi.
Tutkulu ve kendini davaya adamış bir devrimci:
Karl Marks
Oyunu yazma gerekçesi ise en başta Marks’ın kapitalizm eleştirisinin günümüzde de hala geçerli olduğunu göstermekti.
Ayrıca Marksın üzerine söylenenlerde hep eksik bir taraf kalıyordu. Daima Marks’ın bir düşünür ve teorisyen olarak öneminden söz edilirdi. Ama Marks aynı zamanda bir devrimciydi. 1848’deki Avrupa devrimleri sırasında Rhineland’da aktif olarak görev almış, bunun sonucunda da yargılanmış ve mahkemede yaptığı dramatik bir konuşmadan sonra suçsuz bulunmuştu. Londra’ya sürülmesinden sonra Uluslararası İşçi Birliği’yle İrlanda’nın özgürlüğü için, 1871’de de Paris Komünü’nü desteklemek için çalışmıştı.Yazdıkları sadece Kapital’deki gibi ekonomi politik üzerine teorik makaleler olmakla kalmayıp politik olaylara anında tepki gösteren yazıları da kaleme almıştı. 1848 devrimlerinde, Paris Komünü sırasında ve tüm Avrupa’da işçi mücadelelerine destek veren bir çok yazı yazmıştı. İşte sahnede Marks bu yönüyle de anlatılmalıydı: Tutkulu ve kendini davaya adamış bir devrimci.
Fakat yazara göre sadece tarihsel olgu, belge ve yorumlar Karl Marksı anlatmaya yeterli olmayacaktı. bu nedenle hayali sahneler ve günümüze ilişkin değerlendirmelerde oyuna eklenmeliydi.
Marks’ın fikirlerini saldırılara karşı savunurken göstermek için karısı Jenny ve kızı Eleanor ile belli başlı fikir tartışmaları bu yüzden düşünülmüştü, Sonra Uluslararası İşçi Birliği ve Birinci Enternasyonal’de Marksa muhalif fikirliriyle bilinen Anarşist Kuramcı Bakunin'in Marksın evine yaptığı hayali bir ziyaret sahnesi de, Marks’ın düşüncelerinin anarşist bir açıdan eleştiriye tutulması ve böylece bir düşünce sisteminin sağlamasının yapılması için gerekliydi.
Günümüze kadar gelen ve bir tiyatro sahnesinde karşımıza çıkan Karl Marksın tabii bugüne ilişkin yorumlarına da yer verilmeliydi.
Bu nedenle yaşadığımız ekonomik kriz üzerine Marksın düşünce çerçevesi dışına çıkmadan yanıtlar aranıyordu.
Ayrıca Sovyetler Birliği'nin çöküşünü Marks nasıl değerlendirdi? Yazara göre "Marksist” olduğunu iddia eden ama polis devleti kuran ülkelerden ne Sovyetler Birliği, ne de başka bir ülke Marks’ın sosyalizm anlayışını hayata geçirebilmişti. Bu nedenle Marks teorilerinin çarpıtıldığını gördüğü için mutlaka öfkelenirdi.

Marks ve Bakunin
Oyuna konu olan olaylar içinde ise Marks’ın karısı Jenny, kızı Eleanor, ve siyasi rakibi Bakunin gibi karakterlerle ilgili değerlendirmeler önemli bir yer tutuyor.
Marks, yaşamıyla ilgili olaylar, Jenny ile yaptığı evlilik, Londra’ya sürülmesi, üç çocuğunun ölmesi, zamanın politik çatışmaları, İrlanda’nın İngiltere’ye karşı direnişi, Avrupa’daki 1848 devrimleri, Komünist Hareket, Paris Komünü olayları hakkında konuşuyor.

Yazar; tarihsel gerçeklikten kopmadan ve tekdüze bir anlatıma indirgemeden, Karl Marks'ı çok yönlü kişiliğini başarılı bir şekilde sahneye aktarmış. Tabi büyük bir düşün ve eylem adamının 80 dakikalık bir oyuna tam anlamıyla yansıtılması beklenemez. Fakat oyunun genel anlamda Karl Mars'ın aile ve ev yaşantısı üzerine kurgulanmış olması, ev ortamını bir çok tartışmanın merkezi haline getiriyor. Mesela Karl Marksın Bakunin ile Uluslararası İşçi Birliği ve 1.Enternasyonalde yürüttüğü fikir tartışmalarına bir çok örnek bulunmasına rağmen yazar Marks ve Bakunin’i hayali bir sahne ile aynı ev içinde buluşturmasına neden oluyor.

Aynı şekilde Karl Marks'ın Eşi Jenny ve Kızı Eleaonor ile yaptığı hayali tartışmalar Marks'ın fikirlerini açmak maksadıyla düşünülmüşse de eşi ve kızına yüklenen misyon eğreti duruyor ve oyunu bu bölümlerde kendi gerçekliğinden uzaklaştırıyor.

En yakın arkadaşı ve yoldaşı Engels'i de olayların ve tartışmaların çok dışında bırakıyor.

İsa Mesih değil, Karl Marks dönüyor!
Oyunda en dikkat çekici yerlerden biri ise Marks'ın Marksist olmadığını ilan etmesi. Gerçekten diyalektik bir fikir yürütme bizi bu sonuca çıkarıyor:
Çünkü Marks'ın "Marksist" olduğunu söylemesi kendi öznelliğini fazlasıyla öne çıkartmak olurdu, ikincisi kendisini yine kendi sözleriyle bağlaması bir noktada durması ve kendi düşüncelerini körü körüne savunması anlamına gelir, bu da bir dogma olurdu.

Marks oyun içerisinde hata yaptığını da söylüyor ama temel düşünce ve eylemlerinden dolayı değil, dünyadaki bütün patronların işçilerden önce birleşeceğini fark edememiş olmasından ötürü.
Oyunun son bölümünde ise Karl Marks dönüşüne ilişkin şu sözleri söylüyor:

“ Hz İsa’yla da tanıştım. Yeryüzüne bir daha dönmeyi hiç düşünmüyor. Herkes İsa Mesih’i bekliyor, oysa onun yerine ben geldim. Karl Marks!”

Yazar burada da bir ironi yaparak kurtarıcının İsa Mesih olmadığını ve gerçek kurtuluşun Karl Marks ve yeni bir dünya düzeni olduğuna işaret ediyor.


Sonuç olarak;
Oyun Karl Marks’ı sadece gündelik yaşamı ve aile ilişkileri ile ele almıyor, Marks’ın 19. Yüzyılda getirdiği kapitalizmin eleştirisinin günümüzde de hala geçerli olduğunu gösteriyor ve yeni bir dünya düzeninin haberini veriyor.

Hiç yorum yok: